22 Şubat 2016 Pazartesi

KOZMETİK İÇERİKLERİ OKUMA VE YORUMLAMA

Her şeyin yapaylaştığı fani dünyada kendimizi korumak için ne yapacağımızı bilemiyoruz. Her ne kadar bir bomba ile patlama ihitimali ile yaşıyor olsak da gerek yiyeceklerde gerekse kullandığımız kozmetik ürünlerinde sağlığa zararlı içeriklere karşı savunma ve aydınlanma halindeyiz.
Bugün mailboxıma düşen bu konudaki güzel bir yazıyı sizlerle paylaşmak istedim.
Bu yazıya göre içeriğin ne olduğu kadar sıralaması da önemliymiş.


"Kozmetik ürünlerdeki içerikleri nasıl okunmalı ve yorumlanmalıdır?" 

başlıklı yazımızı buyurun okuyalım ve faydalanalım:








"Bir ürünü elimize aldığımız zaman ilk yapılması gereken içeriklerin okunması olmalıdır. İçerikleri okuyup anlayabilmek için bazı püf noktaların bilinmesi gerekir. Kurallar gereği kozmetik ürünlerinin içerik bilgileri INCI (INCI: International Nomenclature of Cosmetic Ingredients) isimleri ile yazılmak zorundadır.

Piyasada binlerce kozmetik hammaddesi mevcuttur, tüm bu hammaddeler INCI isimleri ile yazılınca işler iyice zorlaşır, eğer kozmetik bilimi altyapınız ve formülasyon bilginiz yok ise içerikleri anlamak, fonksiyonlarını, cildimize veya saçlarımıza etkilerini bilmek gerçekten de çok zor bir iştir. 
Tüm içeriklerin fonksiyonlarını ve görevlerini anlamak uzmanlık gerektirdiği için bunları bilmek biraz zor olabilir. İçeriklerde kullanılan her hammaddenin görevi ve fonksiyonu ile ilgili Internet kanalı (google, yandex, wikipedia, kaynakları belli olmayan gazete ve internet haberleri) ile araştırmalar yapılabilir fakat bu kanallardan yapılan araştırmalar ne yazık ki sağlıklı değildir ve yanıltıcı olabilmektedir. İçerik listesinin yorumlama kısmı zordur fakat içeriklerin nasıl sıralandığını bildikten sonra işler biraz daha kolaylaşır.
Kozmetik ürünlerinde içerikler formülde en yüksek oranda kullanılan hammadde ile başlar ve azalarak devam eder. Örneğin ilk sırada kullanılan içerik formülde en yüksek oranda kullanılandır. Son satırlarda bulunan içerikler ise formülasyondaki en düşük oranlardır (%0.5 - 0.01 ve daha düşük konsantrasyonlardır). 
Sonlardaki içerikler genelde koruyucular, eğer ürünün içerisinde esans varsa, esanslardaki allerjenler, EDTA gibi kelat ajanları (sudaki ağır metalleri tutarak inaktif hale getirirler ve ürünlerin bozunmasını önlerler), CI (Color Index ile ifade edilen) boyar maddeler. 
Ürünlerin içerik kısmında incelenmesi gereken en önemli noktalardan bir tanesi aktif içeriklerin (Hyaluronik Asit, Vitaminler, Bitki Ekstraktları, Sodyum PCA, Glycolic Acid, Salicilic Acid, UVA-UVB güneş filtreleri gibi) sıralaması olmalıdır. Bu aktifler içerik listesinde en son sırada yer alıyorsa kullanım oranları çok düşüktür ve bu aktiflerden herhangi bir etki beklenmemelidir. Eğer aktifler içerik listesinde en başlarda veya ortalarda ise o zaman gerçekten etkilidirler ve ürün formülasyonu başarılıdır."

Yazı ürünlerini hep duyduğumuz CYRÈNE tarafından gönderilmiş, ben kendi adıma oldukça faydalı buldum, umarım sizlerin de işine yarar.


25 Ocak 2016 Pazartesi

RUHUMLA KONUŞ DOSTUM!




Artık duygu durumumu analiz edemiyorum. Kendimde dondurduklarımın limitleri ile ilgili kaygılarım var. Hayat, bize verdikleri ve aldıkları terazisini dengede tutuyor. Ne güzel değil mi dostum, delirdiğimi zannedip de korkma, bu dengeyi izleyen nötr bir ruhum var artık. Başka biri gibiyim, kendime bile yabancıyım, eğitildim mi, delirdim mi, büyüdüm mü, yaşlandım mı???? Kim bilir, ben bile bilmiyorum ki dostum sen nereden bileceksin de cevap vereceksin. Bir şeyler oldu yani.




Aynı haftada hem hastalık, hem ölüm, hem doğum günü, hem başarı sevinci yaşamak her insanoğlunu bu şaşkınlığa sokar mı dostum??? tabi bu son hafta, son ay, son yılda yaşananların listesini yapmıyorum artık, ruhum oynuyor bu oyunu kendini korumaya almak için beni kullanıyor dostum. Tüm bunlar yaşanırken ruhumu görünce tek bir his duydum, bak büyük harflerle yazıyorum: KORKU.  Sadece seyirci olmuş artık, sadece izliyor ama hayatı her şeyin olabileceği bir tiyatro sahnesi gibi görmek de acı be dostum... Ruhumla bir konuşsan onu azıcık güzelleştirsen olmaz mı be dostum.



Bak ona haber ver, yeni yaşımızı karşıladım.


Bu yaşta neler olacak biliyor musun dostum. Hayat terazinin dengesi bozulmasın diye çok dikkat edecek, ben yine ağaçların şekillerine bakıp mutlu olacağım, hastalıklar devam edecek, ben yine kitaplardaki dünyalara saklanacağım, ölümler tokat gibi vuracak, ben yine deniz sesi ve kokusunu özleyeceğim, insanlar suratını asacak, ben kızımın gülüşü ile içimi ısıtacağım. Tabi yine istememe hakkım olmayacak, tercih etme, seçim yapma şansım olmayacak, yine ben suçlu olacağım tüm olanlar ve yaşananlardan, yine ben üzmüş olacağım hep başkalarını,yine haksız, haklı olduğunu düşünecek kadar hadsiz, yine iyi bir evlat, iyi bir anne, iyi bir eş, iyi bir kardeş olamamış olacağım . Ama iyi dost olurum bilirsin. Belki ruhuma bunu söylersin.




5 Ocak 2016 Salı

HOŞGELDİN 2016




Şu an nerede olduğunu hatırlayamadığım ama zamanın göreceliğini çok iyi anlatan bir yazı okumuştum. Her insan, her canlı ve her duygu için zaman farklıdır. Sizin için geçmiş olan an başkası için gelecek, bir başkası için şimdi olabilir.

Yeni yıla girişimiz bile öyle değil mi aslında...

Dünyanın diğer ucu yeni yılı karşılarken biz eski yılın son demlerinden yudumluyor oluyoruz. Onların şimdisi bizim geleceğimiz.



Yaş kırk olunca zaman, mekan, an kavramları değişiyor herhalde. Böyle felsefe yüklü bakış açıları daha çok yer buluyor gönüllerde.

2015 çok zor bir yıl oldu benim için. Bu zorlukları hayatın sınavları olarak gördüm. Hepsine, hem kendim hem ailem hem çevrem açısından öğrenilecek derslerimiz olduğu çıkarımına tutunarak yaklaştım.

Yenilikler, değişiklikler hiç bitmedi. Ruh halim ve ruh sağlığımı bu yenilik ve değişikliklerin çok olumlu etkilediğini söyleyemem. Derinine batmamak için tutunduğum dallar haricinde bağlarımı çookk sorguladım bu sene. İnsanların şartlar karşısında nasıl değişebildikleri - kendim de dahil-, "ben" olmanın ne kadar zor olduğu, yaptıklarınızla var olduğunuz ilişkiler, hayat, geçmiş kırk yılım, çocuğumu bekleyen gelecek, insanların yakıştırdıkları, sevdiklerinizin sizi gördüğü yer, görüntünün yanılsaması, dostluğun ve paylaşımların anlaşılamaması bu yıldan öğrendiklerim.

2015 bana hiç bir şeyin kimseye ait olmadığını, hatta hayatınızın bile, öğretti sanırım. 

Mutsuz muyum? İlginç bir şekilde değilim. Tam tersine üzerimde bir hafiflik var ki sormayın gitsin. Herhalde kabul sınırlarımı genişletmemin getirdiği bir hafiflik. 






Tabi ki yeni yıldan dileklerim var, ama maalesef dileklerin ne kadarının olduğunu bilecek yaştayım. O yüzden dileklerle değil de gerçeklerle yaşamak için akıl, huzur, sağlık ve güç istiyorum. Hem kendim hem ailem için...

Hoşgeldin 2016...


22 Aralık 2015 Salı

İLK DEFA MİMLENDİM....

ilk defa mimlenmişim. Sevgili Deneyimli Anne  beni mimlemiş. Çok heyecanlandım vallahi. Teşekkür eder, hemen eğlencelik cevaplarımı sunarım....




1. Elinizde bir değneğiniz olsa neyi/neleri değiştirmek isterdiniz?

Vallahi bu soruya verilecek cevap öyle çok ki, insan olmaktan çıkaran şeyler var ya hepsini değiştirmek isterdim. Savaşlar, silahlar, bombalar, cinayetler, şiddet, içimizi yakan herşeyi...

2. Mesleğinizi değiştirmek isteseydiniz hangi meslek dalını seçerdiniz?

Boş gezenin boş kalfası mesleğini seçmek isterdim. Keşke böyle bir meslek olsaydı... Kimseyi rahatsız etmeden ve yapmadıklarım kimseye zarar vermeden boş boş gezmek, aylak aylak uyumak, keyif yapmak isterdim :))

3. Bir gün boyunca aç kaldınız ilk ne yerdiniz?

Bu benim için çok acayip bir durum değil aslında, bazen yoğunluktan bir gün boyunca aç kalıyorum ve başağrımın sebebini anlamaya çalışınca yemek yemediğimi hatırlıyorum. İlk çorba içmek isterdim herhalde sıcacık bir çorba...

4. Bir dalga olsaydınız nereye vurursunuz?

Kendime görkemli bir kayayı arkadaş seçer o kayaya vurur, köpürürdüm.

5. Issız bir adada kalsaydınız yanınıza alacağınız üç kişi kim olurdu?

Bu zor gerçekten, ıssız ada bana göre değil ben ıssızlıktan sıkılırım, en iyisi kalmayayım....

6. En çok görmek istediğiniz ülke/şehir neresidir?

Bu aralar Hindistan, Bhutan, Küba ve bir yılbaşı zamanı Laponya.

7. Asla giymem dediğiniz renk nedir ve nedeni nedir?

Benim giymem dediğim renk yoktur ya. Her rengi giyebilirim. hepsini sevebilirim.

8. Ölmeden önce yapılacaklar listesine eklediğiniz üç şey nedir?

* Asla yapmam dediğim bir çılgınlık yapmak (Tunalı'nın ortasında şarkı söylemek, lunapark oyuncaklarına binmek, bungee jumping gibi),
* Bir tiyatro oyununda ağaç olarak sahneye çıkmak (Seyircileri izlemek istiyorum),
* Eğer öleceğimi biliyorsam tüm eşyalarımı onları seveceğini bildiğim arkadaşlarıma vermek.

9. Bir uçurumu kenarındasınız tam atlayacaksınız aklınıza bir şey geldi, o nedir?

Yüksekten korkarım ben uçağa zor biniyorum, burada ne işim var.

10. Yerde 50TL bulursanız ne yaparsınız?

Sahibini bulmaya çalışırım.


Ben de kozmetik blogunu bayılarak takip ettiğim L'Arc-en-ciel'i,
yine yazılarına bayıdığım tırnaklarına hasta olduğum Audreyi'n Şekerleri'ni,
Blogumda emeği olan güzel anlatıları ve paylaşımlarıyla gönülden bağ kurduğum Değmesin Yağlı Boya'yı,
Gencecik güzel blogger Betül'ün Sırları'nı veeee  Neşeli Süs Evim'i mimliyorum.

Cevapları bekliyorum.
Sevgiler...

17 Aralık 2015 Perşembe

KIRILAN DAĞILAN FARLARI TOPLAMA SİHİRBAZI




Sakar sayılmam aslında pek bir şeyler düşürmüş, kırmışlığım yoktur. Ama geçenlerde özel günlerde göz pınarlarıma ışıltı yapmak için aldığım dore renkli Loreal Colour İnfallible 027 Goldmine farımı düşürdüm. Vidalı kapağı olduğu ve düşünce açılmadığı için neyse ki yerlere yayılmadı,  ancak kendi içinde dağıldı.

Böylede kullanabilirim dedim ama hem görüntüsü çok keyifsizdi hem de yoğun yapısı nedeniyle fırçanın ucunu minicik değdirmek istediğim halde olmuyor, fırçaya bulaşıyordu. Yani yenilemekten başka çare yok gibi gözüküyordu. Çok sık kullanmadığım için de yeni almama trendimi bozmak istemiyordum.

Cin fikirler çaresizliklerden çıkar...



Daha önceki yazımda Missha’dan aldığım The Style Magic Eye Change isimli damladan bahsetmiştim. Bu damlanın esas amacı elinizdeki tüm farları eyeliner olarak kullanmanızı sağlamak. Ancak şimdi size başka bir amacından da bahsedeceğim ki sanırım bu hepimizi kalbimizden vurabilir.



İşte bu anda bizim minik imdadıma yetişti. Yaklaşık 5-6 damlayı far kutusuna döküp bir fırça yardımı ile karıştırdım. Üzerini de parmağımla bastırarak düzelttim. Sonuç harika. Farım hem eskisinden daha yumuşak bir hal aldı hem de atılmaktan kurtuldu daha ne olsun J.



7 Aralık 2015 Pazartesi

MISSHA SİHİRLİ DAMLA VE MODERN SHADOW SBR 01

Missha markasının ürünlerini daha önce denememiştim. Ama BB Kremlerinin ünü zaten malum.
Ancak BB krem niyetiyle başlayan Ankara Kentpark AVM Missha gezim, bir adet tekli far ve değişik bir ürün olarak denenmesi gerekliliği hissi ile eyeliner sıvısı diye tanımlayabileceğim içeriğine bakarsanız asla alınmaması gereken ancak eyeliner severlerin mutlaka edinmesi gereken bir ürünle noktalandı.

Öncelikle tekli farlarının renklerini çok sevdiğimi belirtmem lazım. Bumu şumu derken bu renkte karar kıldım.
Renk skalası oldukça geniş. Bir de üç tonlu olanlar var, benzer renk geçişlerini sevenler için ideal. Tek hareketle üç tonuda uygulamayı sağlıyor. Ne kadar pratik değil mi.




Aslında bu aralar benzer renklerde ürünler alıyor olmam da ilginç ama bu içlerinde en isabetli olanlardandı bence, kahve, bronz arası güzel sedefli bir kahverengi. İddialı gece makyajlarında siyah ve altınlarla, sade gündüz makyajında daha açık bronz renklerle, mat krem rengi ile rahatlıkla uyum sağlayabiliyor. Özellikle mavi renk gözlerde çok iyi duracağı kesin. Bir gün mavi lens takarak deneyeceğim.
Farın yapısı oldukça yumuşak, fırça ile uygulamada çok hafif tozlanma oluyor ama ben bu aralar parmaklarımla far uyguladığımdan bir sıkıntı yaşamadım. 











Missha markasında bulunan simli ışıltılı farların çokluğu karşısında ise şaşırdığımı belirtmem lazım. Işıltı severim aslında ama bu kadarı bana bile fazla. Ben genelde altın,gümüş, bronz gibi ışıltıları tercih ediyorum. Ama değişik ışıltılı far severler için Missha tam bir cennet. Kore'de makbul olabilir ama Türkiye’de bu kadar ışıltılı far satarsa yollarda milletin gözüne daha çok bakacağım ve kimler bu farları sürüyor bulacağım. J



Bu arada ürünleri incelerken en çok dikkatimi çekenlerden biri de bu damla oldu adı Magic Eye Change.



Damlattığınız ve uygun fırçayla karıştırdığınız farın (Bazı bloglarda fırçaya damlatılıp uygulandığından da bahsediliyor) eyeliner olarak kullanılmasını sağlıyor. Ben eyeliner seviyorum. Sürmeyi beceremesem de, değişik renklerini de denemek istiyorum. Özellikle tek renk farla yapılan makyajlarda aynı renk eyeliner çok yakışıyor. Bu yüzden indirimden Flormar’ın renkli eyelinerlarını almıştım. İşte tüm bu nedenlerden dolayı bu fikir bana çok cazip geldi böylelikle elimdeki tüm farları eyeliner olarak kullanabileceğim. 


Kore markalarının çok iddialı cilt bakım ürünleri olduğunu hepimiz biliyoruz. İnternetten yaptığınız alışverişlerde tester seçme ve siparişinize ekleme şansınız oluyormuş. Merak edilenler bu şekilde denenebilir. Ancak mağazalarından böyle bir tester verme teklifinde bulunan olmadı. Cilt bakım ürünleri yanında renkli ürün grubundan özellikle jel yapılı göz kalemlerini, 7 gün akmadığı iddia edilen kaş kalemini ve gözenekleri kapattığı iddia edilen bu ürünü de denemek için sıraya aldım.







Missha ülkemizde de kendi kullanıcı kitlesini yaratmış bile, değişik ürünleri ile kullanıcılarda merak uyandırmayı başarıyor. Uygun fiyatlar ve başarılı fiyat-performans dereceleri kullanıcı sayılarını gün be gün arttırıyor. Sizin tercihleriniz ve denedikleriniz var mı? Bu arada Missha ürünlerine internetten ulaşmak için tık tık. 

18 Kasım 2015 Çarşamba

PANDORA'MIN YENİ CİCİLERİ

Pandora bilekliğime gittiğim yerlerden eklemeler yaptığımı yazmıştım. Hatta AHTAMARA KOLEKSİYONU ismini takmıştım. Önceki yazı için tık tık. Pandora’mın yeni cicilerini sizinle paylaşmak istedim.



Bu sefer telkâri ürünler seçtim. Wikipedia tanımına göre;

“Telkari, Mardin yöresine ait bir gümüş işleme sanatıdır. Ayrıca Ankara'nın ilçesi olan Beypazarı'nda telkari sanatı geliştirilerek, altın ve gümüş takıda değişik süsleme ve desenlerle günümüze kadar getirilmiştir. Halen Beypazarı'nda 80 ila 120 arasında bu işi yapan atölye vardır. Beypazarı halkı telkari el sanatını daha işlevsel bir duruma getirmiştir. Telkari ince gümüş tellerin birleştirilmesiyle yapılmaktadır.

Bu işlem türü çok eski olup, milattan önce 3000'lere dayanmaktadır. Ortadoğu'da ortaya çıkmıştır. Dönem dönem geniş uygulama alanları bulmuştur. Orta çağda Barok dönemde 800'lerin sonu 900'lerin başı arasına Sicilya ve Venedik'te kullanılmıştır.”

Ne güzel sanatlarımız var değil mi, böyle yeteneklerim olsaydı keşke… Bu sefer daha önceki yazımda da bahsettiğim ters lale motifi ile son zamanlarda çokça rastladığımız Fadime Ananın Eli veya Hamsanın Eli motifini seçtim bilekliğime eklenmesi için.

Hikayeleri araştırdığımda ise öyle güzellikler içinde buluyorum ki kendimi işte o zaman sadece takı olmaktan çıkıp anlamlanıyorlar, buyurun Ağlayan Gelin ve Fatima modellerimin (dikkat charmları bu isimle aramayın tamamen ben uydurdum) hikayelerine;


Fritillaria ilmperialis veya Ters Lale, ülkemizde genellikle soğuk iklimlerde doğal olarak yetişen endemik bir bitki türü, çok soğuklarda yaprakları donabiliyor ancak bu yapraklar güneşi görmesiyle birlikte yeniden gelişmeye ve büyümeye devam ediyorlarmış. Türkiye'de ağlayan gelin olarak da adlandırılan bu bitkinin çiçeği değişik renklerde ve lalenin tersine yere doğru bakarlar. 

Yabani formları genellikle turuncu veya kırmızı renklerdedir. Özellikle kırmızısı ile kandamlalarını temsil ettiği düşünülüyor, Hristiyanlıkta İsa’nın çarmıha gerilişinde boynunun bükülmesi ile benzeşen şekli sebebi ile kutsal sayılmaktaymış. 

Bu arada Selimiye Camii’nde işli bir ters Lale motifi olduğunu da bu araştırmalar sırasında öğrendim. Bunun sebebinin ise camiinin yapıldığı yerde bulunan lale bahçesini temsil etmesi olduğu rivayetler arasında.

Yunan mitolojisinden semavi dinlere kadar birçok efsaneye konu olmuş, adına şiirler yazılmış ve Van Gogh ve Jan Brueghel gibi dünyaca ünlü sanatçıların fırçalarında hayat bulmuş bu eşsiz bitki boşuna takı ve işleme figürü olarak kullanılmamış yani. Özellikle Van Gogh’un resmi beni hiç bu gözle bakmamış oluğum için şaşırttı.



Jan Brueghel the Elder, Great Bouquet, 1603

Van Gogh, Imperial crowns in a brass vase, 1886


Fatma’nın Eli ise yaklaşık 3000 yıldır Anadolu’da ve Ortadoğu’daki kültürlerde kullanılan bir uğur, bereket, şans ve mutluluk sembolü. Aslında bu semboller Mısır’da da kullanılmaktaymış ve yaklaşık bu sembollerin tarihi 4000 yıl önceye gitmekte olduğu da bazı kaynaklarda var. Bu sembolle ilgili değişik kaynaklardan derlediklerim ise şöyle;

Genellikle ‘Fatma’nın Eli’ olarak bilinse de Araplar arasında ‘Hamse Eli‘ diye anılır. Hamse, beş demektir ve bir elin parmak sayısını gösterir. Yahudi kültürüne göre bu 5 parmak Torah'ın 5 kitabını sembolize eder. Elin sağ ve sol parmakları yanlara dönüktür. Diğer 3 parmaksa dikeydir. Hamsa'nın tıpkı nazarlık gibi şeytanı uzak tuttuğuna inanılır. Ağırlıklı olarak açık mavi rengindedir.
3 din için de muska anlamı taşıdığı, nazardan koruduğu ve Paganlar için de bereket sembolü olduğuna dair inanışlar var. Aynı zamanda Kabalistik bir sembol de olan Hamsa’ya, Yahudi sanatında birçok dalda rastlayabiliriz. İslam kültürüne göre ise; 5 parmak İslam’ın 5 şartını ve 5 duyuyu temsil eder
Hindu’lar ‘Humsa Eli’, Museviler ise ‘Hameş Eli’ veya ‘Miryam’ın Eli’ adını vermişlerdir. Bazı kültürlerde yukarıya dönük, bazı kültürlerde aşağıya dönük el şeklinde bulunmaktadır. İslam ve Musevilik’te yer alan bu ortak sembolün gücüne günümüzde de halen geniş bir coğrafyada inanılmaktadır
Elin ortasındaki Mısır geleneğinden kalma Horus’un gözü, ya da “her şeyi gören gözün” olması durumunda şans getireceğine ve nazarı uzaklaştıracağına, kem gözlerden insanları sakınacağına inanılırdı. Elin ortasındaki 3 balık olması ise bereket sembolüdür. Genellikle elin çeşitli taraflarına kimi dualar da yazılırdı.


İslam kültüründe “Fatıma Eli” diye bilinen figürün Yahudi kültüründe de “Abla Meryem’in Eli” (Sister of Moshe Rabenu) diye bilinir. Meryem (Miryam), Hz. Musa'nın ablasıdır.
Eski Türk‘lerde de Umay Ana‘nın elidir. Umay Ana sıkıntıda ve doğum yapmakta olan kadınlara yardım eder.
Fatıma‘nın eli, birçok kültürde, kapılara çizilir. Endülüs‘teki Elhamra Sarayı‘nın girişindeki büyük taş el bir tılsımdır ve en güzel örneklerdendir.

Sadece sembolik olarak değil içsel bir inanışla Anadolu’da kadınlarımız yemek pişirirken, ”Fatma’nın Eli”yle yaptıklarına niyet ederler ki yemekleri lezzetli olsun. Anneler karnı ağrıyan çocuğuna, ”Fatma’nın Eli” ile dokunurlar ki, yavrularını şifalandırsınlar.


Fatıma'ya yönelik anlatılan mit ise şöyledir:

"Tanrı kâinatı yarattığında, daha siyah parçaları yokken, yer ve gök su iken, Kandilde bir Nur parladı. Bu nur’un içinde bir kadın gözüktü. Başında bir Taç, 2 kulağında 2 Küpe, belinde de bir Kemer vardı. Cebrail Nur içinde Kadın’ı görünce şaşkınlığa düştü. Hakk’a niyaz etti, kim olduğunu bilmek istedi.

Hakk’tan bir nida geldi; dedi: “Ey Cibril, O, Cennetin Seyyidesi Fatıma-tüz Zehra’dır.”

Cibril sual etti: “Ey Tanrım, ne kadar güzeldir.”

Tanrı buyurdu: “Biz O’nu nur âlâ nur’dan yarattık.”

Cibril sual etti: “Ya Rab, başındaki nedir?”

Tanrı buyurdu: “Başındaki Taç, Tac-ı Devlettir ki bu Muhammed Mustafa’dır.”

Cibril, belindekini sual eyledi.

Hakk buyurdu: “Ya Cibril, belindeki de Kemer olup, Fatıma’nın helâli olan Ali’dir.”

Cibril sual etti: “Kulaklarındaki nedir?”

Hakk buyurdu: “Şebber-ü Şübber (Hasan ve Hüseyin) Cennetin Efendileri.”

Bu mistik anlatımda Fatıma, başında tâcıyla bir kraliçe olarak tanımlanır. Nasıl ki Meryem Ana’ya cennetin kraliçesi denir, aynı şekilde Hz. Muhammed de Fatıma’nın cennet kadınlarının efendisi olduğunu söyler.

Tüm bunları okurken Annemarie Schimmel’in "Tanrı'nın Yeryüzündeki İşaretleri" adlı kitabını okumam gerektiğine karar verdim, hatta bir an önce bulup almak için sabırsızlanıyorum.



Şimdi kolumda asılı duran bu güzelliklere baktıkça bunlar aklıma geliyor. Bakalım daha Pandora’ma neler eklenecek, ne güzellikler ve ne hikayeler…