ağustos 2015 sayı:12
Bu derginin tek kelime
ile hastasıyım. Daha sık çıkmalı çünkü bu yoğunlukta bile okumam 2 gün kadar
sürüyor… Sonra başa sarıyorum, altını çizdiklerim öyle çok oluyor ki, yeniden
okuyorum, yeniden dinliyorum aslında. Evet ya buldum bak. Konuşuyor bu dergi
benimle, anlatıyor en yakın dostuymuşum gibi, dinliyorum. Bazen gülerek, bazen
gözümden yaşlar süzülerek. Sarı yapraklarını, baskı tonlarını bile o kadar
yakın buluyorum ki kendime “altını çizdiklerim” bölümünün ilk konuğu olmalı
dedim, buyurun seçtiklerime… (tabi ki hepsi değil, yazıya sığdığı kadar)
BAŞAR BAŞARAN hür
develer
“Bir bakmışım ki geldiğini fark etmeyecek kadar
alışmışım varlığına”
“Peşimden koşturan atların sesi, şu beni
bırakmayan bir şeyi unuttum hissi, etmediğim kavganın sızısı dinsin istiyorum”
“Hiç şahidi kalmamış kalbimin”
“ah şu sır ben olsam, beni sen tutsan, düş olsam
beni sen görsen, yalan olsam beni sen söylesen, kendimi alıp sana katmak
istiyorum”
“Üstüne alınma ne olur sen bu depremin kendisi
değilsin. Belki bir el feneri ya da imdat düdüğü olabilirsin”
“Yeteri kadar büyük gibi yaşadık artık, yeniden
küçülelim istiyorum. Korkmaya değmeyeceklerden korkmak, korkulacaklarla dalga
geçmek istiyorum”
“bir gazete sarısında ekmeğin kurumuş yarısında
çık karşıma, sözlerimi bir tek sen duy, isyanımı bir tek sen anla ne olur”
“ Bir şeye iyi gelmek istiyorum. Bir şey bana iyi
gelsin istiyorum”
“bir
kez olsun beni de de yatır yağmurlara ne olur. Sana bir roman borcum var yazmak
istiyorum.”
BUKET AŞÇI saplantılı
aşklar ve kaçış yolları
“aradığı aşk değil, her sabah gözlerini açabilmek için bir gerekçeydi”
İLBER ORTAYLI kurumsallaşan ilk diktatorya
“devlet ancak dâhilerin kurabileceği bir mimari
eserdir. Ne Sezar veya İskender gibi büyük bir komutandı ne de en büyük kanun
koyucuydu. Ama bu özellikleri şahsında birleştiren tarihin iyi tersim ettiği
bir dâhiydi. Senato sevdiği bu diktatöre yılın bu ayının adını tahsis etti:
AUGUSTUS”
GÖKHAN DAĞISTANLI aşkın e hali
“sonsuza
kadar rengârenk kalır hayali ile ektiğin çiçeklerin, sulamayı mecburi hizmet
edinmiş bahçıvanı oluvermiştin”
“kaybetmenin dayanılmaz ağrısı çöküverdi yüreğine ansızın. İçinde büyüttüğün
o sinsi egon, zaten bu fırsatı bekliyordu bir mayın gibi sessizce”
“heyhat, egonun yalancı maviliğini aşk zannediyorsun”
“senaryosu alt beyninde yazılmış bir filmin başrol oyuncusuydun ve
senaryoya senden başka uyan da, inanan da yoktu”
“bütün gururunu karşı tarafın insafına terk etmiştin”
“sana, öğretmesi gerekeni öğretene kadar ümüğünü sıkıp, seni yerden yere
vuran hayat, günü geldiğinde sana bütün olanları sindirip, sonucunu özümseme
fırsatı verecekti”
AYŞE ÖZYILMAZEL 2.round bizim
CEM DAVRAN madam lefteria
“ve hiçbir navigasyon aplikasyonu, bu kadar haklı bir öfkeyle tarif edemez
bu yolu”
“böyle not aldım ben ruhumun en temiz köşesine”
LEVENT ERDEN epistemolojik yatak sorunsalı
“Bir şeyler farklıydı. Sevgilisi bir gecede yanlış derecede yıkadığı
çamaşırlar gibi çekivermiş, küçülmüştü. “İnşallah renkleri birbirine
geçmemiştir.” dedi!”
BEDİA CEYLAN GÜZELCE hatırlamak
üzere unut
“Unuttukça derisi kalınlaşıyor insanın. Defalarca yazılıp çizilmiş bir
tahta gibi, izlerin üzerinden geçiliyor, eski hafrlerinden yeni harfler
türetilmeye çalışılıyor, bir “i” harfi belki “B”ye, bir “c” belki “d”ye
dönüştürülmek isteniyor ve neticede ağacından çok uzağa düşmüş bir odun parçası
oluyorsun.”
“Unutmak için gösterdiğimiz hatrı sayılır çabanın ardından vakti geldiğinde
geçmişi geri hatırlayalım diye bir oda dolusu ilaç yazıyor doktorlar.”
“En çok unutanımız en görmüş geçirmişimiz oluyor.”
“Bir gün hatırlamak üzere saklamak”
Ara Güler Röportajından...
MELDA ÖZER bırak bana anlatma imkansız sevgimizi
Eylül sayısında buluşuruz...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder